Boza, darıdan yapılan koyu kıvamlı, açık bal renginde, besleyici ve ferahlatıcı bir içecektir. İçinde çok az miktarda alkol bulunur. Boza, keyifli içiminin yanı sıra içerdiği aktif mayalar sayesinde probiyotik etkisi de bulunan bir içecektir ve bu sayede bağırsak faaliyetlerini düzenler. Mayalı ve gıda bakterilerinin yaşadığı bir içecek olan bozaya, mayalama esnasında son derece kıymetli ender gıda maddelerinin laktik asit ve nikotinik asit gibi değerli asitler de üretildiğinden, bozanın faydaları saymakla bitmez. Zengin karbonhidrat, protein ve B vitamini içeriği nedeniyle halsizlik çeken, enerji ihtiyacı fazla olan kişilerin ve sporcuların özellikle tüketmeleri gerekir.

Bozanın ortaya çıkışı 8-9 bin yıl önce Mezopotamya'ya dayanır. Mısır ve Kuzey Afrika sahillerinde Akdenizli tüccar gemiciler aracılığıyla batıya; Hazar Denizi güneyinden doğuya; Asya içlerine ve Çin'e, İran ve Afganistan'a, Kafkaslar'dan kuzeye Volga Havzası'na doğru geniş bir coğrafyaya yayıldığı bilinir. Evliya Çelebi, 17. yüzyıl ortalarında İstanbul'da 300'den fazla bozacı dükkanının bulunduğunu ve bu dükkanlarda 1100 kadar bozacı çalıştığını aktarmıştır. Osmanlı'da fazla mayalandırılarak, içine afyon katılan bozahanelerin, 19. yüzyıla doğru ortadan kalktığı biliniyor.

Bozanın faydaları oldukça fazladır. Özellikle öksürüğe karşı etkili olduğu bilinmektedir.

Boza, büyük bardaklarda, üzerine tarçın ve leblebi serpilerek, yanına kase içinde bol leblebi ile sunulur. Önce içilen boza, sonuna gelindiğinde tatlı kaşığıyla afiyetle yenir. Bu faydalarının yanı sıra, kış aylarının bu güzel Türk içeceğini bol bol içelim ve sevdiklerimize ikram edelim.